Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Türkiye’de ilk defa yarın ve 27 Ekim’de Türkçe, Matematik ve Fen Bilimlerinde öğrenme kayıtlarını tespit etmeye yönelik bir kazanım değerlendirme uygulaması başlatılacağını açıkladı.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Türkiye Eğitim Meclisi Toplantısı, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in katılımıyla gerçekleşti. Bakan Özer, burada yaptığı konuşmasında, eğitimde fırsat eşitliği probleminin Türkiye’nin kronikleşmiş sorunu olduğunu ve bununla mücadele ettiklerini belirterek, “Covid süreci, yüz yüze eğitime ara verilmesi kronik sorunumuzu biraz daha kronikleştirdi. Onun için 6 Ağustos’ta görevi aldığımdan itibaren ağırlıklı olarak okulları kapatma lüksümüzün olmadığını, okulların ilk açılması ve son kapatılması gereken yerler olduğunu, hatta sonraki konuşmalarımda da okulların açık kalmasının bir eğitim meselesi değil, bir milli güvenlik meselesi olduğunu vurguladım. Geliştirmiş olduğumuz sistemde okul, ilçe, il bazlı bir sistem geliştirmedik. Tam tersine Sağlık Bakanlığı ile koordineli bir şekilde süreci yürüterek, öncelikle okulların açık kalması için alınması gereken önlemleri belirledik ve bununla ilgili her türlü önlemimizi okullarımızda aldık. 6 Eylül itibariyle tüm kademelerde tüm sınıf seviyelerinde yüz yüze eğitime başladık. Daha sonra Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu ile birlikte herhangi bir vaka çıkması durumunda alınması gereken önlemleri ve onun prosedürlerini belirledik. 10 gün içerisinde bir sınıfta 10 vaka olması durumunda o sınıfta yüz yüze eğitime 14 gün ara verdik. Ama bu defa pasif bir şekilde öğrencileri EBA’ya mahkum etmedik. Tam tersine tüm yüz yüze eğitime ara verilen sınıflarda canlı ders verdik. Öğrencilerimize tablet dağıttık” ifadelerini kullandı.
“BİN 817 SINIFTA YÜZ YÜZE EĞİTİME ARA VERİLDİ”
“Türkiye’nin normalleşmesi için eğitim sisteminin normalleşmesi ve yüz yüze eğitime devam edebilir hale gelmesi gerekiyor”
Türk eğitim sisteminin devasa bir sistem olduğunu vurgulayan Bakan Özer, “Bizim eğitim sistemimiz hakikaten devasa bir eğitim sistemi. Yaklaşık 18 milyon öğrencinin olduğu, 1.2 milyon öğretmenin olduğu, servis şoförleri ve diğer çalışanlar ile birlikte toplam 20 milyonluk bir kitleyi doğrudan, dolaylı olarak da tüm Türkiye’yi etkileyen bir sisteme sahibiz. Dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye’nin örneklemi değil evrenidir. Türkiye’nin normalleşmesi için eğitim sisteminin normalleşmesi ve yüz yüze eğitime devam edebilir hale gelmesi gerekiyor. Yaklaşık 7 haftayı geride bıraktık ve 8’inci haftaya girdik. Yani 2 ayı tamamlayacağız. Sistemimizde 850 bin sınıf var ve bugün itibariyle 850 bin sınıftan sadece bin 817’si yüz yüze eğitime ara vermiş. Yani oran yüzde 1’in çok çok altında. Yani önlemler alındığı zaman, aşısından PCR’ına kadar, maskeden dezenfektana ve hijyene, sosyal mesafeye kadar tüm önlemler alındığı zaman, bir toplumdaki en korunaklı yerlerin okullar olduğu bariz bir şekilde ortaya çıkmış oldu” şeklinde konuştu.
ÖĞRETMENLERİN AŞILANMA ORANI
Öğretmenlerin yüz yüze eğitimin devam etmesi için aşılarını olduklarını ve aşılanma oranlarının çok yüksek olduğunu kaydeden Özer, “Bu süreç içerisindeki en büyük avantajımız öğretmenlerimizin aşılanma oranları. Hakikaten Türkiye öğretmenleri öncelikli aşılama kategorisine alan dünyadaki 23 ülkeden bir tanesi. Aşıların erişimi ile ilgili de çok önemli bir mesafe alındı. Bugün itibariyle birinci doz aşılarını tamamlamış öğretmen oranı yüzde 93, ikinci doz aşısını tamamlamış öğretmen oranı ise yüzde 87. Aynı zamanda aşı olmamış ama bir şekilde hastalığı geçirmiş ve antikor oluşturmuş olan öğretmen oranımız da yüzde 5. Yani sonuç itibariyle en az 2 doz aşı olmuş veya bağışıklık kazanarak antikor oluşturmuş öğretmen oranımız şuan itibariyle yüzde 92. Bu oran Türkiye ortalamasının çok çok üzerinde” diye konuştu.
TÜRKİYE’DE BİR İLK: YARIN BAŞLIYOR
Pandemi sürecindeki eğitim kayıplarının tespiti için Türkiye genelinde ‘Kazanım Değerlendirme Uygulaması’ yapacaklarını kaydeden Bakan Özer, “Yarın ve bir sonraki gün yani 26’sı ve 27’sinde ilk defa Türkiye’de 7, 8, 11 ve 12’nci sınıflarda; Türkçe, Matematik ve Fen Bilimlerinde öğrenim kayıplarını tespit etmeye yönelik bir ‘Kazanım Değerlendirme Uygulaması’ başlatıyoruz. Bu uygulamaya yaklaşık 4 buçuk milyon öğrencimiz katılacak. Yani öğrencilerimiz Türkçe, Matematik ve Fen Bilimlerinde hangi durumdalar? Bulundukları seviyeye göre hangi takviyeleri almaları gerekiyor? Hangi destekleme mekanizmalarını ortaya sokmamız gerekiyor? Onun ölçümlerini inşallah bu hafta içerisinde tamamlayacağız. 7,8,11 ve 12’nci sınıflardaki ‘Destekleme ve Yetiştirme Kurslarının’ ve diğer taraftan diğer destekleyici materyallerimizin içeriğini bu yaptığımız araştırma sonuçlarına göre yeniden şekillendireceğiz” açıklamasında bulundu.
Eğitimde fırsat eşitliği kapsamında okul öncesi eğitime de ayrı bir ağırlık verdiklerini kaydeden Özer, “Önümüzdeki dönem içerisinde en fazla ağırlık vereceğimiz noktalardan bir tanesi de okul öncesi eğitime erişim olacak. Şuan itibariyle 3 yaşta okul öncesi eğitime ulaşma oranı yüzde 14, 4 yaşta yüzde 35, 5 yaşta ise yüzde 78 seviyesinde. Hakikaten 5 yaşta çok ciddi mesafe aldı Türkiye. Yani 250 binlerden 1.3 milyona kadar yükseldi bu sayı. Önümüzdeki dönem içerisinde 2022 yılının sonuna kadar, 3 yaş grubundaki okullaşma oranını yüzde 14’ten yüzde 50’ye, 4 yaştaki okullaşma oranını yüzde 35’ten yüzde 70’lere, 5 yaştaki okullaşma oranını ise yüzde 78’den yüzde 90’ların üzerine çıkartmayı hedefliyoruz. 2023 yılında ise hedefimiz 4 ve 5 yaşta okul öncesi eğitime erişimi yüzde 100’e çıkarmaktır” dedi.