Ağızlarından salyalar akıtıp saldırmaları ve kendilerini dokunulmaz olarak görmeleri beni korkutmuyor. Aksine cesaretlendiriyor. Yine bu bazı insan müsveddeleri, kendilerini toplumun en ahlaklısı olarak görüp bizleri ahlaksız olarak lanse etmeleri tuhafıma gitmiyor. Çünkü onların ahlak tanımına uymuyorum.
Geçtiğimiz gün şeytanın emrine girenlerle ilgili bir yazı paylaşıp devamını getireceğimi ifade etmiştim. Bahsettiğim bu tipler, seçilme veya atanma yoluyla bir kurumu temsil etseler de asıl sorun kendi kişiliklerindedir. Bunlar akıllarıyla hareket etmezler. Çünkü akılları yok. Şeytanın emrine verdikleri nefisleriyle hareket ederler. Bu da onları şeytanın emrine giren Satanizmciler olarak adlandırır. Hayatın her alanında bunlara rastlamak mümkündür ama özellikle siyaset ve temsiliyet noktalarında daha çok rastlarız. Çünkü onlara göre her türlü rantın döndüğü ve pay kapabilecekleri yerler buralar. Günümüz koşullarında siyaset başı çekse de esnaf odaları, dernekler, vakıflar, kredi kooperatifleri vb kurumlarda rastlamak mümkün. Belirtmekte fayda görüyorum. Hangi kurum olursa olsun, işini kanunlara uygun dürüst yapan erdemli insanları zan altında bırakmamak adına bazıları cümlesini kullanmam gerekiyor. Bazı insan görünümlü müsveddeler, bireysel kazanımları için her şeyin mubah olduğuna inanırlar. Yine bu bazıları yaptıkları her türlü yolsuzluğa bir kılıf uydurmayı başarabiliyor. Çünkü şeytanın emrine verdikleri nefisleri bu anlamda onları üstün yetenekli ve her konuda haklı kılıyor. Yakın tarihte yaşadığımız yerel seçim ve bazı esnafları ilgilendiren kurum seçimlerinde tanık olduk. Seçimin mahiyeti ile ilgili yalanlar, seçim maddesini gizlemeye yönelik çalışmalar, seçimi kazanmak için yaptıkları rezillikler ve ahlaksızlıkları nedeniyle toplumun diline pelesenk olmuş bu tipler, bana her türlü hakareti, tehdidi ve iftirayı attılar. Her türlü çirkin söylemlerini yine kendilerine benzeyen ‘gezeteciler’ aracılığıyla yaptılar. Ağızlarından salyalar akıtıp saldırmaları ve kendilerini dokunulmaz olarak görmeleri beni korkutmuyor. Aksine cesaretlendiriyor. Yine bu bazı insan müsveddeleri, kendilerini toplumun en ahlaklısı olarak görüp bizleri ahlaksız olarak lanse etmeleri tuhafıma gitmiyor. Çünkü onların ahlak tanımına uymuyorum. Çok şükür onlarla aynı ahlak yapısına sahip değilim. Yine benim için parayı sever gibi laflar etmişler. Hayatımı idare etmem için, 32 yıllık mesleğimde edindiğim bilgi, birikim ve tecrübeler neticesinde emeğimin karşılığını elbette alırım. Benim için para kazanmak elbette önemli, ama onlar gibi ilk önceliğim değil.
Son zamanlarda duymaya başladım. Sözde ahlak ve adalet timsali olan bu insan müsveddeleri, temsil ettikleri kurumda aykırılık ve ayrımcılık yapmaları beni şaşırtmadı. Sonbaharın başladığı bu günlerde farklı renklerde bol fırtınalı kış ayları yaklaştı. Sağlımız açısından dikkatli davranmamız gerekir. Benden söylemesi.
Son zamanlarda olağan hale gelen anlamsız bir durum söz konusu. Gazeteci beni yazamaz, gazeteci beni çekemez, gazeteci benimle ilgili olumsuz haber yazamaz gibi absürt düşünceler hakim olmuş bazılarında. Olumlu bir habere konu olsalar dahi, haberin içeriğine karışıp değiştirme cüretinde dahi bulunuyorlar. Üç kuruş menfaatleri doğrultusunda onlara o hakkı veren gazeteciler utansın. Bir gazeteci bir konu veya olayı en basit deyimiyle toplum yararına araştırır, yazar ve topluma sunar. Yani gizlilik kararı olmayan haber veya haberler için hiç kimseden izin almaz. Toplumu ilgilendiren bir kurumu temsil etmeniz ve göreviniz gereği yaptığınız hizmetlerden dolayı tenkit veya tebrik bakımından haber konusu olabilirsiniz. Gazeteci haberi yaparken kişisel haklarınıza zarar vermediği sürece karışma hakkına sahip değilsiniz. Bunu da ancak yasal çerçeve içerisinde yapabilirsiniz.