
Sultanbeyli’de bir okulda 13 yaşındaki bir kız çocuğuna 15 kişi tarafından tecavüz edildiği iddiası kamuoyu tarafından gündeme oturmuştu. Sanık avukatlarından Avukat Gülsün Doygun, iddia edilen olayın 2010-13 yıllarında yaşandığını ve Adli Tıp raporunda tecavüz bulgusuna rastlanmadığını belirtti.
“Kaosa değil, huzura ihtiyacımız var!”
Avukat Gülsün Doygun’un açıklaması şu şekilde oldu:
Sanık müdafi olarak takip ettiğim bir dosya Halk Tv muhabiri Seyhan AVŞAR tarafından bir felaket senaryosu oluşturulmak sureti ile sosyal medyada haber yapılmıştır.
Bu felaket senaryosu ile toplumda infial oluşturulmuş; toplumun üzülmesine, gerginlik yaşanmasına ve huzursuzluğuna neden olunmuştur.
Yalan ve iftira mahiyetindeki haberlerle şahsım toplumun hedefi haline getirilmiştir.!
Bununla da yetinilmemiş; sırf Cumhurbaşkanı’mızın sosyal medyadaki paylaşımlarını beğenmem ve yorum yapmam nedeni ile konu Cumhurbaşkanı’mıza ve buna bağlı olarak Ak Parti ile ilişkilendirilmiş; amansız ve acımasız yorumlara başka bir boyut kazandırılmıştır.
Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki 11 yıldır yargılaması devam eden bir dosyanın; iddia edilen olaylar; yeni meydana gelmiş gibi haber yapılıp, yalan haberlerle gündem oluşturulması ve toplumun gönlünün yaralanmasına müsaade etmeyeceğim. Çünkü doğruyu bilmeye herkesin hakkı var. Toplumun gönlünü yaralayan bu iddiaların külliyen yalan olduğu her türlü resmi belge ve delille sabittir.!
Yapılan haberlere göre; “ Sultanbeyli İlçesinde; koca bir mahalle ve 15 kişi; 13 yaşında bir kız çocuğuna, tehdit ve şantajla sistematik olarak 3 yıl boyunca; eğitim gördüğü okulda, ilçenin muhtelif iş yerlerinde, ormanlık alanlarında tecavüz ettiği ileri sürülmektedir.”
Her şeyden önce, böyle dehşet verici ve ürkünç olaylar karşısında; 13 yaşında bir kız çocuğunun;
1)Bedenen ve ruhen sağlıklı kalabilmesi mümkün mü?
2)Böyle bir durumdan okuldaki öğretmenlerinin haberdar olmaması ve durumu fark etmemesi mümkün mü?
3)Böyle bir durumdan sınıfındaki arkadaşlarının haberdar olmaması ve durumu fark etmemesi mümkün mü?
4) Bu denli korkunç olaylar karşısında; bu iddialara maruz kalan bir kız çocuğunun; okulunda gayet ve huzurlu neşeli olması hatta okul formasının boyunu kısaltması ve hayatını olağan akışta yaşaması mümkün mü?
5) Böyle bir durumdan anne ve babasının ve aile bireylerinin haberdar olmaması ve durumu fark etmemesi mümkün mü?
6) Böyle bir durumda 2010 yılından 2013 yılına kadar bu denli dehşet verici bir hadise de adli mercilere 3 yıl boyunca başvurulmaması mümkün mü?
7)Böyle bir durumda şahsın; Adli Tıp Kurumu Raporuna göre bakire olması ve akut fiili livatanın tıbbi delillerinin olmaması mümkün mü?
Şunu belirtmek isterim ki bu durum ancak korku filmi senaryolarında mümkündür.!
Şahsın iddia edilen tecavüz olaylarına maruz kalmadığı; 07.04.2013 tarihinde;16 yaşında iken adli mercilere başvurması üzerine İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca derhal muayeneye sevk edilmesi sonucunda yapılan muayenesi sonucunda, tesis edilen Adli Tıp Kurumu raporu ile sabittir.
Akla mantığa ve hayatın olağan akışına aykırı iddialar gerçekmiş gibi haber yapılmıştır. Bu akla mantığa ve hayatın olağan akışına aykırı haberlerle toplumda infial oluşturulmuş ve korkunç bir karalama kampanyası başlatılmış ve halen devam etmektedir. Her türlü meslek etiğine ve habercilik anlayışına aykırı olarak yapılan bu haberlerle ilgili olarak; toplum huzurunu da bozması nazara alınarak tüm yetkilileri göreve davet ediyorum. !
“Etek boyu kelimesi “ cımbızla çekilmiş, soruyu sormamdaki maksadım çarpıtılmıştır.!
Soruyu 13 yaşında bir kız çocuğuna sormuşum gibi haber yapılmıştır.!
Ben bu soruyu 13 yaşında bir kız çocuğuna sormadım.! Bugün 27 yaşında olan genç bir kadına; 18.04.2024 tarihindeki duruşmada yöneltmek istedim.
Ancak mahkemece soru sormaktaki maksadım tarafıma sorulmadan; soru sorma talebim red edilmiştir. Şayet soru soruyu sormaktaki maksadım, tarafıma sorulsa idi maksadım anlaşılacak ve bu denli haksız yorum ve saldırılara maruz kalmayacaktım.! Sadece bu soru değil; benim, sanıkların ve diğer sanık müdafinin sorma taleplerimizde red edilmiş; savunma hakkımız kısıtlanmış; duruşmada gerginlik meydana gelmiş; duruşmaya ara verilmiştir. O celse katılanın daha önce ormanda tecavüz ettiğini ileri sürdüğü bir şahsı bu sefer katılanın; tanımadığını beyan etmesi üzerine; 1.5 yıldır tutuklu yargılanan bu şahıs tahliye edilmiştir. Adli Tıp Kurumu raporuna rağmen ve sırf katılanın soyut ve inandırıcı olmayan beyanları doğrultusunda yargılama 11 yıldır devam etmektedir.15 kişi ve 15 aile bu süreçte çok fazla mağdur oldu.
Yargılamayı yapan mahkemenin katılanın beyanlarına itibar etmemesi gerektiğini ortaya koymak için; 18:04.2024 tarihli duruşmadan önce katılanın 2010 senesinde eğitim gördüğü okuldaki öğretmenine ulaştım. İddia edilen olayları sordum; böyle bir olay olmadığını olsa fark edeceklerini ve duruma müdahil olacaklarını beyan ettiler. Akabinde katılanın 2010 senesinde yani 8.sınıftaki sınıfında ki yakın arkadaşlarına ulaştım. Katılanın sınıf arkadaşlarına iddiaları sordum, iddia edilen olaylarla ilgili davranışlarına yansıyan bir durumun olup olmadığını sordum. Katılanın arkadaşları; katılanın o dönemde gayet huzurlu ve neşeli olduğunu ve hatta okul formasını kısaltarak gezmesinden dolayı sık sık öğretmenlerin ikazlarına maruz kaldığını beyan ettiler.
Yargılamayı yapan mahkemeye; tecavüz iddialarının doğru olmadığını; katılanın; korkunç iddialara rağmen; okulda hayatını olağan akışta sürdürdüğüne; psikolojik bir çöküntü, depresyon ve travma hallerinin olmadığına dikkat çekmek için sorduğum soru maalesef ki maalesef sosyal medya haberlerinde dehşet verici bir şekilde çarpıtılmış sanki “kısa etek giyen tecavüzü hak eder “gibi akla, izana ve vicdana sığmayan yorumlara ve boyutlara taşınmıştır.
Bu duruma günlerdir hayret ediyorum! Nasıl olur da soru sormamdaki amacım bu denli çarpıtılabilir! Bu denli çirkin noktara getirilebilir? Buradan bu haberleri ve bu yorumları yapan herkese sesleniyorum! Önce herkes niyetini düzeltsin! Olaylara ve iddialara akıl ve mantık ve bilim çerçevesinde bakmayı öğrenin! Bir daha yargısız infaz yapıp toplumun huzurunu kaçırmayın, toplumu, kin ve nefrete ve galeyana sevk etmeyin zira bu toplumun kaosa değil; huzura ihtiyacı var.
Şimdi ben burada sorarım size savunma hakkımın kısıtlanmasına mı üzüleyim?
Soru sormaktaki maksadımın çarpıtılmasına mı üzüleyim?
Yalan haberlere mi üzüleyim?
Haksız yere günlerdir linç edilmememi üzüleyim? Maruz kaldığım haksızlıkların vebalini bir ömür boyu boynunuzda taşıyacaksınız! Şimdi gidin siz kendi vicdanınızı sorgulayın. !
Sosyal medyada ileri sürülen bir başka yalan habere değinmek istiyorum.! 13 yaşındaki kız çocuğunun ad ve soy adını basında ifşa etmekle tehdit ettiğim ileri sürülmüştür. Bu da korkunç ve akıl almaz bir iftiradır. Daha önce izah ettiğim üzere katılan adli mercilere müracaat ettiğinde; 16 yaşındadır. ! Şu an 27 yaşında olan ve evli olan katılan; yargılamaya konu iddiaların haber yapılmasını istememektedir. Bu haberlerin yapılması her şeyden önce katılanın ve ailesinin huzurunu kaçırmıştır.
Haberleri duyar duymaz; 13.05.2024 tarihinde katılan ve annesi ile gün boyu haberi yapan muhabir ve kurum yetkilisi ile görüştük, haberler yapılmaya devam ettiği için 14.05.2024 tarihinde şahsım, katılan ve eşi İstanbul Anadolu Adliyesi’nde erişim engeli için ayrı ayrı müracaat ettik; hatta dosyanın basına nasıl yansıdığını ve dosya ile ilgili gizlilik kararı getirilmesi için birlikte yargılamayı yapan mahkeme hakimi ile görüşmek için gittik ancak görüşme sağlayamadık.
Aynı gün, katılana; Seyhan AVŞAR’ı aramalarını ve yalan haberlerini durdurmaları için görüşmeleri fikrini sundum. Bu yalan haberlere devam ederlerse basın açıklaması yapmak zorunda kalacağımı ve daha fazla gündemde kalınacağını beyan ettim.
Ben hem yargılaması devam eden bir dosyanın haberlere konu edilmemesi hem de katılanın aile huzuru için insani mülahazalarla yardım etmeme rağmen katılanın ad ve soy adını basına vermekle tehdit ettiğim iddiası akla zarar ve bir o kadar da korkunç bir iftiradır. Bu iftira ve iddialar nedeni ile suç duyurusunda bulundum ve ayrıca ikame edilecek tazminat davalarında; takdir edilecek tazminatları da Çocuk Esirgeme Kurumuna ve Lösemili Çocuklara bağışlayacağımı kamuoyuna bildirmek istiyorum. Bu tür asılsız haberlerle toplumun huzurunu kaçıran; şahsıma, aileme, mesleğime haksız saldırılarda bulunan tüm herkesin bu topluma ve şahsıma ve özür borcu bulunmaktadır. !