Yerel seçimler geldi, gelecek derken bağıra bağıra geliyorum diyor. Geriye dönüp baktığımızda koskocaman 54 ayı geride bırakmışız. Oysa daha dün gibi hatırlıyorum 2019 yılının Mart ayında yapılan seçimi. O gün baktığımızda önümüzde tamı tamına 60 ay vardı. Şimdi 6 ay kaldı. Göz açıp kapatmak gibi o da çabucak geçecek.
1989 yılında belde 1992 yılında ise ilçe oldu. Ancak tam bağımsız bir ilçe olması 2004 yılında yerel seçimi kazanan AK Parti ile gerçekleşti. Sarı çamuru ile ünlenen Sultanbeyli; altyapı ve üst yapı sorunu, park bahçe sorunu, okul sorunu, toplu ulaşım sorunu, ASM sorunu, kaçak ve çarpık yapılaşma sorunu ve fiziksel problemlerin yanı sıra İmam hatip olayları, Cuma vakaları, Fadime Şahin, Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz ve 28 Şubat ile sosyal anlamda da linç girişimleri sonucu İstanbul’un istenmeyen serseri çocuğu konumuna geldi.
İstanbul’un diğer ilçelerinde işlenen adli veya örgütlü olayların bilinçli bir şekilde Sultanbeyli’ye mal edilmesi mega kentin suç mahalli olarak anılmasına da vesile oldu. Kısa bir sürede küçük bir köyden kocaman bir ilçeye dönüşen Sultanbeyli’nin sorunsuz büyümesini elbette beklemiyordum. Ama dönemin yerel yöneticilerinin doğrularından çok yanlışlarının fazla olmasının büyük bir katkısı var elbette. Lağım ve ölüm çukuru olarak adlandırdığımız gölet, gövdemizi ikiye ayıran TEM giriş-çıkışı ve trafik kaosunun oluştuğu Mecidiye köprülü kavşağı mülkiyetten sonra en önemli problemlerimizden birkaç tanesiydi. Saydığım problemlerin sırasıyla çözüme kavuşması ilçe için çok önemli kazanımlar. 2b, hazine arazileri ve hisseli alanlarda yoğun bir çaba sonucu sorunun çözülmesiyle bize göre katma değeri artan Sultanbeyli’nin ivmesi beklendiği gibi yükselmedi.
Gerek içerde gerek dışarıda yaptığımız onca sosyal ve kültürel çalışmalara rağmen imaj problemini aşamıyoruz. Bazı kurumsal firmaların Sultanbeyli’de modern siteler yapmasına karşın, küçük ölçekli binalar ve yap-sat mantığıyla yapılan binaların modern gecekondu imasını doğurduğu da bir gerçek. Ayrıca geçmişin tüm olumsuzluklarını ismiyle taşıyan bir kente ne yapsan nafile. Olumsuz imajı düzeltmenin doğru yolu ismi değiştirmekle olur. Örnekler sağımızda solumuzda mevcut.
Bir kentin en üst yöneticisi mülki amir olarak Kaymakam görünür. Ama kentin gelişerek büyümesi belediyenin görevidir. Belediyeyi yönetmek Belediye Başkanı, başkan yardımcılarını ve birim müdürlerinin işi olsa da asıl görev Belediye Meclis üyelerinindir. Çünkü kentle ilgili olan hemen hemen her şeyde imzaları var. Yani meclis üyeleri liyakatli ve sorumluluk bilincine sahip bireyler olmalı. Yukarıda belirttiğim gibi seçime 6 ay kaldı. Hem belediye başkan aday adayları hem de belediye meclis üyesi aday adayları yavaş yavaş kendilerini göstermeye başladılar. Değerli aday adayları, 34 yaşında olan ilçemizin bu güne gelmesi kolay olmadı. Birçok kronik ve önemli sorunlarından arındı, gelişti ve büyüdü. Ama henüz eksiklerimizin olduğunu, en önemlisi de kentsel dönüşüm ve imaj sorunumuzun olduğunu unutmayın. Sağdan soldan kulağımıza aday benim söylemleriniz geliyor. Kendi açınızdan anlıyorum sizi. Derdiniz psikolojik üstünlüğü ele geçirmek. Ama bu durum kendinizi kandırmaktan öte bir şey değil. O yüzden böyle ucuz numaralara kalkışmayın. Üç beş tane sosyal medya paylaşımları sizi aday yapamayacaktır. Size önerim liyakatli olduğunuzu gösteren projelerle ve samimi iletişiminizle sahaya çıkın.